0 0,00*
Beş Kavram, Beş DenemeOverlay E-Book Reader
Prof. Dr. Oğuz İnel

Beş Kavram, Beş Deneme

(inanç, özgür irade, yaşamın anlamı, ahlak, mutluluk)

EPUB sofort downloaden
Downloads sind nur in Italien möglich!


Produktdetails

Verlag
eKitap Projesi
Erschienen
2018
Sprache
Türkce
Seiten
66
Infos
66 Seiten
ISBN
978-605-68608-3-6

Kurztext / Annotation

Bu çalisma ilk olarak ekim 2007`de
bir internet sitesinde (exlibrary.com) e-kitap formunda yayimlandi; daha sonra
birinci kitabimin ikinci bölümünde yer aldi. Bu çalismayi tekrar gözden geçirip
küçük bazi düzeltmeler yaptim.

Bu kitapçigin ilham kaynagi Thomas
Nagel'in 'Her Sey Ne Anlama Geliyor' baslikli eseridir. 70 sayfalik bu küçük
ama yogun kitabi okudugumda hayran olmustum. Nagel çalismasinin giris bölümünde
sunlari yazmis:

'Günümüzün ve geçmisin büyük filozoflarindan seçilmis metinler içeren
birçok harika giris el kitabi vardir. Elinizdeki bu küçük kitap onlarin yerine
geçecek türden bir kitap degildir. Onun, yalnizca, konuya olabildigi kadar açik
ve dogrudan bir ilk degerlendirme sunmasini umuyorum.'

Ben de aynisini umarak bu çalismaya
öykündüm ve ortaya bu bes deneme çikti. Daha önce yayimlanmis bu denemelerin
yeniden yayimlanmasinin anlami hakli olarak sorulabilir. Ben de derim ki belki
yeni bazi okurlarin ilgisini çekebilir belki de yeniden okunabilir. Bu sefer de
neden yeniden okunsun ki diyenler çikabilir; ben de Borges'in bir sözünü
aktarmakla yetinirim:

'Okumak önemli degildir, önemli olan yeniden okumaktir.'



Yazar Hakkinda

Prof. Dr., 1955 dogumlu. 1976 da Ankara
Üniversitesi Fen Fakültesi kimya mühendisligi bölümünden mezun oldu. Eskisehir
Anadolu ve Eskisehir Osmangazi Üniversitesinde ögretim üyesi olarak çalisti.
2002 de emekli oldu. Akademik yayinlari haricinde felsefe konusunda sobil
yayincilik tarafindan yayimlanmis üç kitabi vardir:

1. 'Düsünmek Üzerine Düsünmek' (2009),

2. 'Zorunluluk ve Sorumluluk' (2012),

3 . 'Nietzsche ve Schopenhauer ile küçük
bir söylesi' (2018).

Textauszug

1. INANÇ

Inanç nedir? Inancin ne oldugunu anlayabilmek için, öncelikle inanç ve bilgi kavramlari arasindaki farki vurgulamak yararli olabilir. Dogruluguna iliskin yeterli kanit olmayan seyler ancak inanç konusu olabilir. Yeterli kanit olsaydi, onlar bilgi konusu olurdu. Örnegin, dünyanin küresel oldugunu "biliriz" fakat ölümden sonra yasam olduguna ancak "inanabiliriz".

Bazi durumlarda inanç, bilgi haline gelebilir: Varsayalim ki bir kadin, kocasinin kendisini aldattigindan süpheleniyor. Elinde somut bir kanit yok, yalnizca kocasinin son zamanlardaki soguk davranislarindan hareketle böyle düsünüyor. Günün birinde gidip bir özel dedektif tutuyor, kocasini izlettiriyor ve dedektifin getirdigi bazi fotograflar, video görüntülerinden sonra, süphelerinde hakli oldugunu anliyor. Bu örnek için dedektif tutulmadan önce kadinin aldatildigina inandigini, gelen kanitlardan sonra da aldatildigini bildigini söyleyebiliriz.

Bilgi deyince genelde okullarda ders kitaplarindan ögrendiklerimiz akla gelir. Bununla kastedilen bilimsel bilgidir. Genelde insanlar bu tür bilgilerin kesin oldugunu düsünürler; ancak durum böyle degildir. Bilimsel bilgiler ancak yanlislanana kadar dogru olarak kabul edilebilirler. Bir baska ifadeyle bilimsel kuramlarimiz karsit kanitlarin yoklugunda var olmaya devam eden, kesin olmayan kuramlardir. Bilimsel ilerleme kesin kuramlara yeni kesinlikler eklemek suretiyle degil, kesin olmayan kuramlarin yerine daha iyilerinin getirilmesiyle gerçeklesir.

Bu yanlislanabilme kriteri, bilim felsefesine Karl Popper tarafindan dahil edilmis ve günümüzde pek çok düsünür tarafindan kabul görmektedir. Popper'a göre bilimsel bilgiyi olusturan seyler dogrulanabilir ve bundan da önemlisi yanlislanabilir. Bu yanlislanabilme özelligini açiklayabilmek için psikanalizi örnek vermek istiyorum. Popper, yanlislanabilme kriterini yerine getirmediginden dolayi psikanalizi bilimsel kategoriye sokmaz.

"...psikanalistin hipotezinin, hastanin çözülmemis bir Oidipus kompleksinden rahatsizlik çektigi seklinde oldugunu varsayalim; hasta babasindan bilinçaltinda nefret eder. Eger babasina karsi saldirgansa, böylesi davranislar elbette teshisi teyit edecektir. Ancak babasina karsi saygili ve sevgi dolu davraniyorsa, bunun anlami bilinçdisi bir korkunun hastanin düsmanlik duygularini örtbas ettigidir. Hasta ne yaparsa yapsin psikanalistin hipotezi teyit edilecektir..." (1)

Popper'in argümanina göre, psikanaliz insan davranisiyla ilgili her gerçekle uyusur, bu yüzden psikanaliz yanlislanamaz ve dolayisiyla da bilimsel degildir. Popper'a göre dinsel iddialar da böyledir, yanlislanamazlar. Dinsel iddialar ve bilimsel bilgi arasindaki en önemli fark budur.

Popper'a göre dinsel iddialar yanlislanamadiklari için " bilimsel" degildir . Mantiksal pozitivizm adi verilen bir felsefe akimina göre ise dinsel iddialar dogrulanamadiklari veya yanlislanamadiklari için " anlamli" degildir . Simdi bu konu üzerinde kisaca durmak istiyorum:

Yirminci yüzyil felsefesinde çok etkili olmus kuramlardan biri dogrulamacilik kuramidir. Bu kurama göre, bir cümleyi onaylayamiyor ya da yanlisligini gösteremiyorsak, o cümle ne dogru ne de yanlistir. Sadece anlamsizdir. Dogrulamacilik kuraminin versiyonlarindan biri mantiksal pozitivizm'dir:

"Mantiksal pozitivizmin en çarpici iddiasi, daha önceleri derin ve önemli felsefe, teoloji hatta bilim olarak düsünülen seylerin büyük bir kisminin gerçekte saçma oldugudur. Bir baska deyisle, çogu kez zamanimizi belirli bir anlami olmadigi için gerçekte dogru ya da yanlis olamayacak seyler hakkinda düsünerek geçiririz...Bir önerme ancak dogrulugunun ortaya konulabilir ya da yanlisliginin kanitlanabilir olma

Beschreibung für Leser

Unterstützte Lesegerätegruppen: PC/MAC/eReader/Tablet